Haberler ve Bloglar

İLK YARDIM

İLK YARDIM

Kardiyopulmoner resüsitasyon

Bilinç Kaybı (Hissizlik) Ve İlk Yardımkalp Krizi'nde İlk Yardım

Kanamalarda İlk Yardım

Yaralanmalarda İlk Yardım

Ateşli Silah Yaralanmalarında İlk Yardım

Yanıklarda İlk Yardım

Donmalarda İlk Yardım

Suda Boğulmalarda İlk Yardım

Karbon Monoksit Zehirlenmelerinde İlk Yardım

Elektrik Çarpmalarında İlk Yardım

Kırıklarda İlk Yardım

Zehirlenmelerde İlk Yardım

Hiperglisemide İlk Yardım

Hipoglisemide İlk Yardım

Sara (EPİLEPSİ) Nöbeti'nde İlk Yardım

Dekompresyon (VURGUN) Hastalığında İlk Yardım

Barotravmalarda İlk Yardım

Barotravma Dışı Kulak Sorunlarında İlk Yardım

Acil Diş Ve Dişeti Hastalıklarında İlk Yardım

Böcek Sokmalarında İlk Yardım

İLK YARDIM NEDİR?

 Aniden hastalanan ya da kazaya uğrayan kimselere, tıbbi tedavisi yapılana kadar olay yerinde ve anında orada bulunan uzman yada uzman olmayan kişilerce yapılan hayat kurtarmaya yönelik geçici müdahaledir.

 İlk yardım gerektiren tüm durumlarda müdahaleyi yapacak kişi sakin kalmalıdır. Panik kişinin kendisi ve hasta üzerindeki kontrolünü kaybetmesine neden olur. Otorite kurmak için sakin davranılmalıdır. Hastanın korkularını ve olayı anlatmasına izin verilmeli ve hiçbir zaman eleştiride bulunulmamalıdır. İlk yardım bilgisi olmayan kişilerin kazazedeye müdahalede bulunması önlenmelidir. Riskli olabilecek ani hareketlerden kaçınılmalı, hasta hareket ettirilemeyecek kadar ağırsa profesyonel yardımın gelmesi beklenmelidir. Herhangi bir kalem ve kağıtla gözlemler yazılarak yardım istenilen birime kazanın tam yeri, kaç kişinin yardıma ihtiyaç duyduğu, hastaların durumu, hastaya yapılan girişimler gibi bilgiler aktarılmalıdır. Hastanın ayağa kalkması şeklinde telkinde bulunulmamalı, uzun süre geçmiş fakat yardım gelmemişse su, yemek, psikolojik destek ve boşaltım gibi hastanın temel ihtiyaçları karşılanmalıdır. Bilinmeyen ilaçlar ve işlemler uygulanmamalıdır. Herşeyden önce zarar vermemek en önemli ilkedir ve ilk yardımın amacı hayat kurtarmaktır.

 

KARDİYOPULMONER  RESÜSİTASYON

( CPR, Kalp Akciğer Canlandırması)

 

Kardiyopulmoner resüsitasyon, yaşamı herhangi bir şekilde kesintiye uğramış bir kişiyi yeniden hayata döndürme çabaları olarak tanımlanabilir.

Solunumu veya dolaşımı aniden durmuş bir kişi ile karşılaşıldığında, yapılabilecek ilk müdahale “Temel yaşam desteği” olarak adlandırılır ve hiçbir yardımcı malzemeye gerek duyulmadan uygulanabilir.

 

Temel yaşam desteği;


A  Airway (Havayolu)

B  Breathing (Solunum)

C  Circulation (Dolaşım) basamaklarından oluşur. Bu basamakları sağlıklı bir şekilde uygulayabilmek için aşağıdaki hareket planı oluşturulmuştur.

Hasta uyarılır, yanıt varsa periyodik olarak kontrol edilir.

Yanıt yoksa öncelikle yardım istenir, daha sonra havayolu açılır, solunumu ve nabzı kontrol edilir.

Solunum ve nabız varsa Recovery pozisyonu verilir.

Solunumu yok, nabız varsa, 10 nefes verilir, yardım istenir ve solunuma devam edilir.

Solunum ve nabız yoksa yine yardım istenir ve CPR uygulanır.

Havayolu açılması:

Baş arkaya, boyun yukarı kaldırılır.

Baş arkaya, çene yukarı kaldırılır.

Mandibula köşeleri yukarı kaldırılır.

Ağız içindeki yabancı cisim-kusmuk uzaklaştırılır.

Solunum desteği;

Ağızdan ağza

Ağızdan buruna uygulanabilir.

Dolaşım kontrolü;

       - Karotis nabzı kontrol edilerek değerlendirilir.

TEK KİŞİ İLE CPR: Önce iki kurtarıcı soluk verilir. Sonra sıra ile 15 kalp masajı ve 2 suni solunum olacak şekilde, döngü (15 KM / 2 SS ) bir dakika - 4 kez tekrarlandıktan sonra önce nabız sonra solunum üzere yaşam bulguları kontrol edilir. 

İKİ KİŞİ İLE CPR: İki kurtarıcı soluk sonrası, uygulamacılardan biri 15 kalp masajı yaparken diğeri 2 kez soluk verir ve bu döngü (15 KM / 2 SS ) bir dakika - 4 kez tekrarlandıktan sonra, nabız ve solunum  kontrol edilir.

DİKKAT : Geçmişte iki kişi ile 5 KM / 1 SS şeklinde yapılan uygulama 2000 yılında değiştirilmiştir. Sadece entübeli hastalarda 5/1 yapılmaktadır. 

ÇOCUKTA ve BEBEKTE CPR : Tek kişi ile yapılır. 2 kurtarıcı soluk sonrası  5 kalp masajı ve 1 suni solunum olacak şekilde yapılır .


BİLİNÇ KAYBI (HİSSİZLİK) VE İLK YARDIM


Bilinç kaybı, beynin çalışmasındaki geçici bir duraklamadır.

Bilinç Kaybında İlk Yardım

-Yaralı veya hastaya temiz hava sağlayınız ve solunum yollarının tıkanmasını önleyiniz.

-Solunum bozulmuş veya durmuşsa suni solunum yaptırınız.

-Hastayı yana yatırınız.(sağa ya da sola)

-Giysilerinin boyun, göğüs ve bel kısımlarını gevşetiniz.

-Battaniyeye sarınız, sıcak uygulama yapmayınız.

-Yiyecek ve sulu şeyler vermeyiniz.

-Hastayı yalnız bırakmayınız.

-Mümkün olan süratle tıbbi müdahaleye naklediniz.


KALP KRİZİNDE İLK YARDIM


Kalp krizi geçiren bir kişiyle karşılaşmak, ilkyardım hakkında bilgisi olmayan herkes için sarsıcı bir deneyimdir. Öncelikle kişinin kalp krizi geçirdiğine ikna olmak, bu nedenle en sık karşılaşılan belirtileri ayırt etmek gerekir.

Kişinin soğuk, soluk ve nemli bir cildi varsa, bilinci kapalı ise, şiddetli göğüs, sırt veya omuz ağrısından şikayet ediyor ise, kaygılı ve sıkıntılı bir ruh halinde ise, tansiyonu düştüğü için ayakta durmakta güçlük çekiyorsa, solunumu düzensizleşmiş ve sıklaşmış, nabzı hızlanmış ise kalp krizinden şüphe edilmelidir.

Bu durumdaki bir kişiye yaklaşım, olay yerine derhal bir sağlık ekibi çağrılması ile beraber yürütülmelidir.

İlk olarak kişiyi sakinleştirmek, hareket etmesine izin verilmeden bulunduğu yerde yatar pozisyona getirmek, kravat, düğme, kemer, fular gibi aksesuarları gevşetmek veya çıkarmak, temiz hava almasını sağlamak için etraftaki olası kalabalığı dağıtmak iç mekanda ise pencere kapı açmak, hiçbirşey yemesine ve içmesine izin vermemek, eğer bulunabilirse hemen 1 adet aspirin çiğnetmek ve daha önceden kullandığı veya yanında taşıdığı ilaçları dışında hiçbir ilaç vermemek gerekir.

Kriz geçiren kişinin sağlık ekibinin ulaşması mümkün olmayan bir yerde bulunması halinde, kişi aynı pozisyonda derhal en yakın sağlık kurumuna taşınmalıdır. Kesinlikle yürütülmemelidir.

Kalp krizi; geçiren kişi için hayati tehlike arz eden ciddi bir durumdur. Böyle bir durumda gerekli eğitimi almamış insanların ilkyardım uygulamalarından olan suni solunum ve kalp masajını uygulamaları son derece yanlıştır. Kişinin solunum ve dolaşımını doğru bir şekilde değerlendirip gerekli uygulamayı yapmak, özel bilgi ve beceri gerektirir.

Bu yüzden ilkyardım eğitimi almamış kişilerin olaya müdahaleye yaklaşımları buradaki bilgilerle sınırlı kalmalıdır.


KANAMALARDA İLK YARDIM


Çeşitli nedenlerle kanın damar dışına çıkmasına kanama denir. Yetişkin bir kimsede 5-6 kg. kan vardır. 1-1,5 kg. kan kaybeden bir insanın hayatı tehlikeye girer. O HALDE KANAMALARI HEMEN DURDURMAK GEREKİR. Kanamaları kanın aktığı yere göre iç ve dış kanama olmak üzere ikiye ayırabiliriz.

1. İç kanamalar

İç organlardaki dokuları besleyen kan damarlarının yırtılması veya zedelenmesi sonucu kanın damarlardan vücut boşluklarına akmasında denir. İç kanamaları kişiyi ölüme götürebilir.

Bulguları;

-Baygınlık hali, baş dönmesi,

-Yüzde, dudaklarda ve parmak uçlarında solukluk,

-Huzursuzluk,

-Derinin nemli ve soğukluğu,

-Susama hissi,

-Hızlı ve zayıf nabız, nabzın güçlükle hissedilmesi,

-Hızlı solunum,

-Hava açlığı hissetmesi (Sanki hava alamıyormuş gibi bir hisse kapılması),

-Bilincin azalması ve en sonunda bilincin kaybolması.

Yapılacak ilk yardım

-Yaralı sırt üstü yatırılır.

-Baş yana çevrilir.

-Şoka karşı tedbir alınır.

-Ağızdan yiyecek-içecek verilmez.

-Sarsmadan ambulans veya sedye ile hastaneye götürülür.

2. Dış Kanamalar

Kanın damardan vücut dışına çıkmasına dış kanama denir. Dış kanama genellikle yaralanmalar sonucu olur ve atardamar, toplardamar, kılcal damar kanamaları şeklinde görülür.

Dış Kanamaları Durdurucu Yöntemler

a. Parmakla Basınç Yapma

Yara ufak ve kanama az ise; Yara üzerine temiz bir bez ya da pansumanla BASTIRINIZ.

b.Basınçlı Pansuman (Tampon)

Yara içindeki yabancı cisimleri çıkarmadan yara üzerine temiz bir pansuman koyduktan sonra kravat, eşarp veya varsa sargı bezi ile sıkıca SARINIZ.

c. Kanayan Yerin Yüksekte Tutulması

Yaralı veya kanayan kısmın kalp seviyesi üzerine yükseltilmesi ile kanama oldukça azalır hatta durulabilir.

d. Damar Üzerine Basınç Yapılacak Tazyik Noktaları

Şakak bölgesi: Kulak önüne parmağınızla bastırınız.

Yüz bölgesi: Kanamanın olduğu taraf alt çene kemiğinin orta kısmına parmağınızla bastırınız.

Baş ve yüzün bir bölgesinde:

-Önce yaralının arkasına geçiniz.

-Hastanın başını kanayan yana doğru eğiniz.

-Dört parmakla alt çene köşesinin hemen altına (kanayan tarafta) boyuna BASTIRINIZ.

Kol bölgesinde (Omuz ve üst kol):

-Yaralının önüne durunuz.

-Başını kanayan tarafa doğru eğiniz.

-Baş parmağınızla o taraf köprücük kemiğinin üçte bir iç kısmının arka ve alt tarafına doğru BASTIRINIZ.

Bacak bölgesinde:

-Yaralıyı sırt üstü ve düz yatırınız.

-Kanayan tarafta yer alınız.

-Kasık kıvrımının üçte bir kısmından geçen atardamarı sıkıştıracak bir kuvvetle bastırınız.

-Kalp seviyesinin yukarısına kaldırınız.

 

e. Boğucu Sargılama (Turnike)

Boğucu sargılama; kol ve bacaklardaki büyük kanamalarda atardamarı, deri ile kemik arasına sıkıştırarak kanamayı durdurma yöntemidir. Tek kemikler üzerine uygulanır. (Kolda pazı, bacakta uyluk kemiğine uygulanır). Uygulamada dar sargı, kravat, kemer, eşarp, mendil, ince lastik vb. malzeme kullanılabilir. Kesinlikle tel, kablo, zincir v.b. kullanılmamalıdır.

Turnike uygulaması sonucu meydana gelen doku harabiyeti ve bunun ortaya çıkardığı istenmeyen etkiler nedeniyle günümüzde turnike uygulanmamaktadır. Ancak, aşağıda belirtilen özel durumlarda başka bir şey yapılamıyorsa turnike uygulanır.

-Çok sayıda ciddi yaralının bulunduğu bir ortamda tek ilk yardımcı varsa, kanamayı durdurmak ve daha  sonra diğer yaralılar ile ilgilenmek gerekiyorsa

-Yaralının güç koşullarda bir yere taşınması gerekiyorsa (örneğin, engebeli bir arazi geçilecekse), taşıma  sırasında kanamayı durdurmak amacıyla

-Uzuv kopması varsa ve kanama yerine en yakın atar damara baskı uygulaması yetersiz kalmışsa hasta/yaralıya turnike uygulanabilir.

 

f. Boğucu Sargılama Uygulanması

-Boğucu sargılama uygulanacak yer tespit edilir.

-Boğucu sargılama malzemesi sıkıca 2-3 kez sarılır ve bağlanır.

-Sıkıştırma çubuğu (turnike ağacı) yerleştirilir tekrar bağlanır.

-Kan duruncaya kadar sıkıştırma çubuğu döndürülür, kan durunca çubuk sabitleştirilir.

-Boğucu sargı bağlandıktan sonra uygulama zamanı bir kağıda kaydedilir ve görülecek şekilde vücuda asılır.

-Her 20 dakikada bir 5-10 saniye boğucu sargı gevşetilir.

-Turnike bir saatten fazla uygulanmamalı şayet uzun kalacaksa gevşetme aralıkları sıklaştırılmalıdır.

-Kol ve bacak kopmaları varsa, temiz bir poşet içine konulan kopan uzuv buz ve su bulunan ikinci bir poşetin içine konularak kazazede ile birlikte tam teşekküllü bir hastaneye götürülmelidir.


YARALANMALARDA İLK YARDIM


Çeşitli nedenlerle vücut dokularının bütünlüğünün bozulması ya da bir kısmının kaybına yara denir.

 a. Yapılması Gerekenler

-Yaralıyı emniyetli bir yere alarak oturtunuz veya yatırınız.

-Ellerinizi sabunlu su ile yıkayınız.

-Varsa önce kanamayı durdurunuz.

-Yara üzerinde giysi varsa dikiş yerinden sökünüz veya kesiniz.

-Yara çevresinde kılları temizleyiniz.

-Yara üzerine pansuman koyduktan sonra yara etrafını sabunlu su ile temizleyiniz ve yaraya değmeyecek şekilde tentürdiyot sürünüz.

-Yara kirli ise yarayı merkezden, dış çevreye doğru ılık sabunlu su ile yıkayınız.

-Yara üzerine pansuman koyup, sargı bezi ile sarınız.

-Yaralı kısmın altına kalın karton vb. koyup sararak tespit ediniz, dinlendiriniz.

-Ağrıyı, şişliği ve morluğu önlemek için o bölgeye havluya sarılı buz koyunuz.

-Yara içinde batık cisimler varsa, simitçik yapıp koyunuz ve sargı bezi ile sarınız.

b. Yapılmaması Gerekenler

-Yara üzerine tentürdiyot ve benzeri antiseptik sürmeyiniz.

-Yara üzerine, yara tozu, pudra, merhem, kül, tütün vb. şeyler koymayınız.

-Batmış olan cisimleri çıkarmayınız.

-Yara üzerine pamuk koymayınız.

-Yaraya ve pansuman malzemesine el sürmeyiniz.

ATEŞLİ SİLAH YARALANMALARINDA İLK YARDIM

Yaralanmalar, yüksek ölüm veya sakatlık riski nedeniyle hızlı ve doğru müdahale edilmesi gereken acil tıbbi durumlardır. Özellikle ateşli silahlar yüksek hızları ve penetrasyonları nedeniyle hem temas ettikleri yerde hem de komşuluğundaki dokularda yaralanma meydana getiriler. Özellikle kol ve bacakta damar sinir hattı boyunca olan delici kesici alet yaralanmaları kan kaybı, organ hasarı, sinir yaralanması ve sonrasında ortaya çıkan organ zafiyeti nedeniyle önemlidirler. Bu nedenle silahla yaralanmalar sonucunda karın ve göğüs bölgesine penetrasyon gözlenmese de acil müdahale hizmeti veren sağlık kurumlarına vakit kaybetmeden başvurulmalıdır.


Olay Yerinde Yapılması Gerekenler:

Özellikle cevap alınamayan bilinçsiz bir hastada Bak, Dinle ve Hisset metodu kullanılır.

Tüm yaralılarda aksi kanıtlanana kadar omurilik zedelenmesi düşünülür.

Aşağıdaki kontroller sırasıyla yapılır:
a- Hava yolu kontrolü (Airway)
b- Solunum kontrolü (Breathing)
c- Dolaşım kontrolü (Circulation)

 

Kan Kaybını Önlemek İçin
      1- Baş ve boyun yaralanması varsa, özellikle baş ve boyundaki kesici alet ve ateşli silah yaralanmaları kafa derisinden fazla miktarda kanama eğilimindedirler. Yaralanma yeri temiz bezle kapatılır. Bilinci kapalı hastada beyin hasarı düşünülerek özellikle acil ilk yardım için uyanık olunur (Tablo 1).

Çok fazla kan kaybı yoksa baş vücuttan 30 derece kadar yükseğe kaldırılır, hastanın yaralanma bölgesine temiz bezle bastırılır. Elbisesinin boynu açılır, solunum desteği için hazırlanılır.

2- Kesici aletle karın bölgesi yaralanmalarında dışarı çıkan organlar geri itilmez. Temiz bir bezle örtülür. Ateşli silahlarla olan yaralanmalar yüzeyel olarak izlenseler de patlama ve hız etkisi nedeniyle iç organ hasarı yapabilir. Mutlaka sağlık merkezine baş vurulmalıdır.

3- Kol ve bacak yaralanması varsa, beraberinde kemik sinir yaralanması mutlaka düşünülmelidir. Arter yaralanmalarında o bölgede gittikçe büyüyen bir kanama alanı olması, bölgenin altındaki uzvun his ve hareket kusuru görülür mutlaka kontrol edilmelidir. Ayrıca kesici alet yaralanma bölgesinde ise hareket etmesini engelleyecek şekilde davranılarak mümkünse sağlık merkezine kadar gidilmeli orada çıkartılmalıdır, zira kontrolsüz kanamalara neden olabilir.

A- Yaralanma yerine temiz bezle kapatılır, üstüne kan akımını engelleyecek şekilde birkaç santim üstünden basınç yapılır, yaralanma yerinin üstündeki uzun kemik bölgesinden

El, önkol, kol yaralanmalarında kol üst kısmından,

Ayak, bacak, uyluk yaralanmalarında uyluk üst kısmından turnike uygulaması yapılır.

Turnikeler 20 dk. bir gevşetilmelidir.

B- Yaralanma bölgesi kalp seviyesinden yaklaşık 30 ° açıyla yükseğe kaldırılır.

C- Kemik ve sinir yaralanması düşünülerek eklemde olan yaralanmalarda; alt ve üst kemikleri içine alacak şekilde kemik yaralanmasında; alt ve üst eklemi içine alacak şekilde atel ile o ekstremite desteklenir.

Tablo 1:

Hastanın uyaranları cevap verip vermediğine bak

Var

Plan A

Yara kontrolü yap, periyodik olarak tekrar kontrol et. Gerekirse yardım iste.

Yok

 

 

Yardım için bağır

 

 

Hava yolunu aç solunumu kontrol et, nabzı kontrol et

Solunum varsa:

Plan B

Yan çevir kusmuk ve akıntıların solunum yolunu tıkamasını engelle telefonla yardım iste.

Solunum var, nabız yoksa:

Plan C

10 kere nefes ver telefonla yardım iste solunuma devam et.

Nabız yoksa:

Plan D

Telefonla yardım iste, on defa kalp masajı uygulayın İki defa solunum desteği ver.

 

Hasta Nakil Edilirken
Şayet sağlık kurumları araçla 15 dk.dan daha yakınsa acil tedbirler hariç olay yerinde tıbbi müdahale yapılmamalıdır. Yapılacaksa en az iki damar yolu açılmalı ve hızla damardan en az 2 lt. serum fizyolojik veya laktatlı ringer verilmelidir.

Hastalar kontrollü olarak taşınmalıdır.

Taşıyıcı tek kişi ise: Battaniye sürüklemesi ile,

Üç veya dört kişi ise: Kontrollü spinal kaldırma ile sedyeye veya taşınacağı yere götürülmelidir.

Hasta mutlaka ısıtılmalıdır zira fazla miktarda kan kaybında vücut sıcaklığının düşmesi ve oksijen azlığı metabolik olayları etkiler.


                      YANIKLARDA İLK YARDIM

     Yanık, vücudun bir bölgesindeki dokuların yüksek ısıdan zarar görmesidir. Hastanın yaşamını tehdit etmesinin yanı sıra, oluşan nedbe dokusu estetik açıdan sorun yarattığından her zaman acil olarak tedavi edilmelidir.
 

Nedenleri:

     Yanık, alev ya da sıvı, katı ve buhar halindeki sıcak cisimlerin doğrudan etkisiyle oluşur. Bunların yanında, elektrik çarpması ya da sülfirik asit gibi kimyasal maddelerle temas sonucunda da yanığa benzer lezyonlar oluşabilir. Dokunun gördüğü zarar, ısının yüksekliği ve dokunun ısıya maruz kaldığı süre ile doğru orantılıdır. Yanık, ne kadar derine inmişse ve ne kadar geniş bir yüzeye yayılmışsa o kadar ağırdır.

Sınıflandırma:

      Yanıklar derecesine ve yaygınlığına göre sınıflandırılır. Yanık derecesinin artması, o bölgedeki doku hasarının arttığını gösterir.

Birinci derece yanıklar: Yanık bölgesinde deride kızarıklık (eritem) dışında bulgu yoktur.

İkinci derece yanıklar: Bölgesel kızarıklığa ek olarak derinin yüzeysel katmanlar ve küçük kan damarlarının zarar görmesi sonucu içi berrak sıvı dolu kesecekler (bül) oluşur.

Üçüncü derece yanıklar: Yanık bölgesindeki deride doku ölümü de (nekroz) vardır; derinin bütün katmanlarının yanı sıra bazen derinin altındaki dokular da zedelenmiştir.

Yanık bölgesinde kömürleşme varsa ve yağ dokusu, kas ya da kemik gibi derindeki yapılar da etkilenmişse dördüncü derece yanıktan söz edilir.
 
İlk Alınacak Önlemler

   Yanıkların mutlaka bu konuda uzmanlaşmış hastanelerde tedavi edilmesi gerekir. Bununla birlikte, çoğu durumda yanıklı hastaya ilk girişim, kazanın olduğu bölgede yapılmalıdır. Bu yüzden yanan hastaya yaklaşımda şu temel kurallara uyulmalıdır:
-İlk iş olarak yanığa neden olan ısı kaynağı hemen uzaklaştırılmalı ve etkisiz hale getirilmelidir. Bu amaçla hastanın vücudunun üstündeki alev hemen bir battaniye ya da örtüyle söndürülmelidir.
-Hastanın üstündeki giysiler hemen soğutulmalı, zararlı bir kimyasal maddeye bulaşmışsa çıkartılmalıdır. Bu işlemler aceleyle ve dikkatsizce yapılırsa, yanık bölgesine yapışmış olan giysilerin çıkarılması bölgenin daha fazla zarar görmesine yol açabilir. Özellikle vücuda değen ve alev olmadan da yanma özelliği olan plastik gibi maddelerin deriyi zedelemesini engellemek gerekir.
–Yanık bir uzuv ya da bir bölgede meydana gelmiş ise, yanan bölge 10-15 dakika soğuk suda tutulmalıdır. Buz kullanılmamalıdır, çünkü yaralanmış cilde daha fazla zarar verebilir.

-Yanık uzuv kalp seviyesinin üzerinde tutulmalıdır. Yüzük, bilezik ve saat gibi materyaller yanan uzuvdan çıkartılmalıdır.

-Su toplamış birinci ve ikinci derece yanıklar elbiseye temas etmiyorsa sarılmamalı, diğer durumlarda gazlı bezle sarılmalıdır.

-Bulunduğu bölgeye zarar vermeyen giysileri çıkarmak gereksizdir; yanık bölgeleri steril (mikroptan arındırılmış) gazlı bezlerle örtülmelidir.
-Bölge dezenfekte edilmeye çalışılmamalı ve pomat sürülmemelidir.
-Hasta bir an önce hastaneye götürülmelidir.
 

DONMALARDA İLK YARDIM


Soğuğa bağlı hasar 3 şekilde ortaya çıkar.

Lokal soğuk hasarı

Genel soğuk hasarı

Kompleks soğuk hasarı (lokal ve genel birlikte)

Lokalize soğuk hasarında da yanıkta olduğu gibi doku hasarı 4 derece ile tanımlanır.

Birinci derece donuk: Hasar beyaz ya da sarımsı bir sert plakla karakterizedir. Eritem ve ödem de görülebilir. Doku nekrozu ya da kaybı genellikle gözlenmez.

İkinci derece donuk: Donuk, berrak veya süt renginde sıvı içeren yüzeysel büllerden oluşur.

Üçüncü derece donuk: Donuk kırmızı veya mor sıvı içeren büllerden veya bül olmaksızın koyu renkli deri alanlarından oluşur. Bunlarda doku nekrozu sık görülmektedir.

Dördüncü derece donuk: Hasarlı kısımda derin siyanozla karakterizedir.

Klinik olarak patolojiler -6.5 °C derece veya daha altında olan derecelerde bir saat ya da daha uzun süre soğuğa maruz kalındığında ortaya çıkmaktadır.

 Genel ya da sistemik hipotermi ise kronik, subakut ve akut hipotermi olmak üzere üç değişik tabloda görülür. Bunlardan akut hipotermi en önemli ve acil tedavi edilmesi gereken bir durumdur.

Donmalarda tedavi:

Donuklu hastalarda acil olarak veya hastaneye sevk öncesinde yapılanların fazla önemi olmaz.daha önceleri önerilen birçok tedavi yönteminin hiçbir faydası yoktur. Karla ovuşturma ya da buz uygulaması yapılmamalıdır. Bunlar hasarı daha da artırmaktadırlar.battaniye ya da örtülerle kısmi ya da yavaş ısıtma da zararlıdır.büller hastaneye sevkten önce patlatılmamalıdır. Hastaneye transfer edilirken hikayesi öğrenilmeli, soğuğa maruz kalan ekstremiteler yükseltilmelidir. Hastaneye ulaşıldığında vücudu sıkan ve ıslak olan giysiler çıkartılmalıdır.sigara yasaklanmalıdır. Donuklu kısmın ısıtıldıktan sonra tekrar soğuğa maruz kalmaması önemlidir. Böyle durumlarda kümülatif hasarın çok daha fazla olduğu saptanmıştır. Direk sellüler hasar 40-42 °C’lik suya donuklu kısmın daldırılması şeklindeki hızlı ısıtma yöntemi (rapid rewarming) ile tedavi edilmektedir. Bu yöntem tüm derecelerdeki donuk olgularında genel kabul gören tek tedavi biçimidir. Suyun sıcaklığı iyi kontrol edilmelidir. Bu tedavi dokulardaki buz kristal formasyonunu geriye çevirir, ancak progresif fazı için bir faydası yoktur.

Özetle;

Vücut ısısının yeniden sağlanması,

Donmuş ekstremitenin hızla ısıtılması, sedasyon sağlanması, analjezik verilmesi,

Tetanoz proflaksisi

Açık pansuman yöntemi, büllerin patlatılması, topikal antiseptiklerin kullanımı,

Oral ibuprofen verilmesi (12 mg/kg/gün),

Enfeksiyon gelişiminde antibiyotik,

Nekroz hattı tam oluştuktan sonra amputasyon veya cerrahi debridman.


SUDA BOĞULMALARDA İLK YARDIM


Bronko-alveoler hava yollarının (akciğerlerin içinde bulunan içinde hava bulunan kesecikler ve kanallar) su ile dolması sonucu meydana gelen asfiksidir. (nefessiz kalma, havasız kalma).

Suda boğulmalarda nefes borusuna su girişi sonrası laringospazm ve glottik kapanma refleks olarak oluşur. Akciğerlere sanılandan çok daha az miktarda su girişi olur. Boğulan kişi su dışına çıkarıldıktan sonra akciğerlerdeki sıvıyı boşaltmak için girişimlerde bulunulmamalıdır. Bunun yerine hızla hastanın durumu değerlendirilmeli ve gerekli ise suni solunum ve kalp masajına başlanmalıdır.

Kazazedeyi düzgün bir şekilde, kafası, ayaklarından daha alçakta duracak şekilde yerleştirin.

Boyun kırıklarına karşı dikkatli olun.

Nefes alıp almadığını kontrol edin.(göğüs hareketini gör, nefes sesini duy, nefes sıcaklığını hisset). Hava yollarında birikmiş salgılar ve yabancı cisimler temizlenmeli veya aspire edilmelidir.

Gerekirse hasta entübe edilir.

Ağızdan ağıza suni solunum yapılır.

Olabildiğince yüksek hızda ve olabildiğince %100 O2 solutulmalıdır.

Nabzına bakın, nabız alamıyorsanız kalp masajına başlayın.

Hipotermi boğulma kazalarında sık rastlanan bir durumdur. Kazazedeyi üstünden ve altından battaniye ile sarın. Islak kıyafetleri çıkarın.

Kontrolsüz damar içi sıvı tedavisi yapılmamalıdır. Bu akciğer ödemini ağırlaştırabilir.

Asidoz için damar içine bikarbonat uygulanmalıdır.

Hasta en kısa sürede yoğun bakım imkanlarına sahip bir hastaneye transfer edilmelidir.

Hasta eğer bir dalıcı ise emboli ya da dekompresyon hastalığı olabileceği de göz önünde bulundurularak bir basınç odasına transfer için girişimlerde bulunulmalıdır.


KARBON MONOKSİT ZEHİRLENMELERİNDE İLK YARDIM


Karbon monoksit hemoglobindeki oksijenin yerine geçer. Toksik bulgular dokulara oksijen sağlanmasının azalmasına bağlı doku hipoksisi sonucunda oluşur. Zehirlenme genellikle ateş yakımlı motor, kötü sobalar veya ısıtma sistemlerinden karbon monoksitin salındığı kötü havalanan bölgelerde oluşur.

Bulgular karbon monoksitin düzeyi ile uyumludur. % 20-40’lık düzeyler baş dönmesi, baş ağrısı, güçsüzlük, bulantı, kusma ve görme netliğinde bozulma ile birliktedir. % 40-60’lık düzeylerde takipne, taşikardi, ataksi, senkop ve konvülsiyonlar görülür. % 60’ın üzerindeki düzeylerde koma ve ölüm gelişir. Dudakların ve derinin kiraz kırmızısı renk alması karbon monoksit zehirlenmesinin oldukça nadir görülen geç bulgularıdır.

Tedavi:

Destekleyici önlemler ve yüksek konsantrasyonlarda oksijen uygulanmasından oluşur. Karboksihemoglobin düzeyi % 10’un altına ininceye kadar tedaviye devam edilir. Hiperbarik oksijen karboksihemoglobinin yarı ömrünü 30 dakikanın altına indirir ve koma, metabolik asidoz veya miyokard iskemisi olan hastalarda şiddetle önerilir.


ELEKTRİK ÇARPMALARINDA İLK YARDIM


Elektrikle çarpılmak için akımın vücuttan geçerek + ve - kutuplar arasındaki devreyi tamamlaması gerekir. Pil, batarya, ve akümülatörler doğru akım üretirler. Doğru akım 20-30 volttan sonra çarpılma hissi vermekte ancak tahribat yapmamaktadır. Pil ve oto aküsü ile çarpılmak olası değildir. 30 volt üstü doğru akım (DC) kaynakları tehlikelidir.Evde kullanılan elektrik alternatif akım (AC) tipindedir. Alternatif akım, 15 volt üstünde çarpılma hissi verir, tahribat yapmaz. 20 volt üstü tehlikeli sayılabilir. Elektriğe temas eden noktalar arası mesafe kısa ise arada kalan doku şiddetle ısınır ve yanar. Yanık, elektrik akımının kuvvetine bağlı olarak artar.Alternatif akım, kalp üzerinden geçecek olursa, kalbin sinirsel ileti sistemini bozar, kalp durur.Alternatif akımla çarpılma çok kolaydır. Prizdeki aktif kutba dokunulduğunda, vücut devreyi tamamlamak için yere basan ayakları kullanır.Su, elektrik akımını iyi iletir. Kuruyken iletken olmayan tahta, plastik gibi maddeler ıslanınca iletken olurlar.Yıldırım, doğal elektrik kaynaklarıdır. Yıldırım havadaki durağan elektriğin bir ark ile boşalması demektir. Bu nedenle çocukların yağışlı ve fırtınalı havalarda uçurtma uçurmaları tehlikelidir. Çünkü ıslanan uçurtma ipi iletken hale gelir ve elektrik, ipi elle tutan kişi üzerine boşalabilir.

Ülkemizde yerleşim alanları üstünden geçen ve zaman zaman evlerin çok yakınlarına kadar gelen yüksek gerilim hatları başka bir tehlike kaynağıdır. Bu gibi yerlerde televizyon antenlerin düzeltilmesi için dama çıkılması başlı başına ayrı bir tehlikedir. Çocukların uçurtmalarını almak için bir sopayla tellere dokunmaya kalkışmaları ölümle sonuçlanan kazalara yol açmaktadır. Bu hatlara 20 m. den daha yakına gelmek son derece tehlikelidir.

Elektrik çarpmalarında alınması gereken önlemler

Saç kurutucusunu ve elektrikli ısıtıcıyı banyo küvetinin ve lavabonun yakınlarına koymayın.

Islak ortamda elektrikli cihaz çalıştırmayın. Banyoda saç kurutucusu kullanmayın

Prizlere emniyet kapağı takın

Evde topraklı priz kullanın

Yuvasından çıkmış, telleri açıkta kalmış prizleri tamir ettirin

Sigortaları tel sararak yenilemeyin, orjinal malzeme kullanın

Elektrikli cihazları fişe takmadan önce kapalı olduklarına emin olun

Elektrikli ev aletlerini kullanım talimatlarına uygun kullanın

Sigortayı kapatmadan elektrikle ilgili hiçbir iş yapmayın

Evi uzunca bir süre terk edecekseniz sigortaları kapatın

Ekmek kızartma aletini kahvaltı masasına almayın. İçinde sıkışan dilimi çatal, bıçak gibi nesnelerle kurcalamayın

Sıcak ütüyü kablosunun üstüne koymayın

Elektrikle uğraşırken kalın lastik tabanlı ayakkabı giyin

Elektrik çarpmalarında yapılması gerekenler

Elektriği kesmek için sigortaları kullanın

Lastik tabanlı ayakkabı giyin, kuru bir lastik eldiven takın

Elektrik akımını iletmeyecek kuru bir cismin üzerine çıkın

Elektrik çarpan kişinin yakınındaki kablo gibi iletkenleri, yalıtkan bir çubukla uzaklaştırın

Hastayı giysilerinden çekerek bölgeden uzaklaştırın

Hasta hala nefes alıp vermiyorsa ve nabzı yoksa CPR uygulamasına geçiniz.


Elektrik çarpmalarında yapılmaması gerekenler

Elektrik çarpan kişiye kalın lastik tabanlı ayakkabınız yoksa dokunmayın

Sigortaları kapatmadan yaralıya temas etmeyin

Çıplak elle çarpılmış kişiye dokunmayın

Dokunmak için iletken cisimler kullanmayın

Tedavi; destekleyici tedavidir ve yanık durumuna ya da etkilenen organdaki yaralanmanın cinsine göre ilgili branş uzmanlarınca yapılmalıdır. Hiçbir bulgu olmasa bile hasta 24 saat müşahade altında tutulmalıdır.


            KIRIKLARDA İLK YARDIM
     
      Kırık, kemik dokusunun sürekliliğinin tümüyle bozulmasıdır. Kırıklar çoğu zaman şiddetli ve ani düşüşler, araba kazaları gibi travmatik olaylar sonucu meydana gelir. Bir de travma olmaksızın ya da önemsiz bir olay sonucu ortaya çıkan kırıklar vardır. Bunlar, kemiklerin gereği kadar dayanıklı olmamasından kaynaklanır. Raşitizm, osteoporoz (kemik dokusunun yoğunluğunun azalması), osteomiyelit (kemik sert dokusu ve iliği iltihabı), kemik veremi, birincil ya da ikincil kemik tümörleri gibi kemik yapısında zayıflamaya ya da erimeye yol açan hastalıklar bu tür kırıklara yol açabilir.


      Kırık durumlarında en önemli kural, kırık bölgenin hareketsiz kalmasını sağlamaktır Tek bir bölgeyle sınırlı kırık olguları bile tüm vücudu kapsayan bir tehlike yaratabilir. Bünyeye göre de değişebilen bu tehlikelerin en önemlileri yağ tıkaçları ya da aşırı kanamaya bağlı hipovolemik (dolaşımdaki kan hacminin azalmasına bağlı) şoktur. Bu yüzden hastanın yalnızca kırık bölgesiyle değil, genel durumuyla da ilgilenmek gerekir.

Kırık Türleri

Kapalı ve açık kırıklar arasında ayrım yapmak büyük önem taşır. Açık kırıkta deri ile derialtındaki yumuşak dokuların bütünlüğü bozulmuştur ve kırık hattı, dış ortam ile ilişkidedir. Kapalı kırıkta ise kırığı kaplayan ve dış ortamdan ayıran dokuların bütünlüğü bozulmamıştır. Her iki kırık türünde de sinirlerde, kan ve lenf damarlarında ve çevredeki yumuşak dokularda çeşitli derecelerde yaralanmalar oluşabilir. Kırıklar her zaman kolay fark edilmez. Ama hastanın yanlış taşınması bazen çok ağır zararlar getirdiğinden, tanıda hata payını en aza indirmek gerekir. Bir kırığı yok saymak ise yanlış tanımlamaktan daha tehlikelidir. Örneğin, bir omur kırığı fark edilmez ya da kırık kuşkusu önemsenmezse, hastanın dikkatsiz ve yanlış taşınması omurilikte hasara, sonuçta da felce neden olabilir.

    Tam kırıklarda belirtiler çoğu zaman dikkat çekicidir. Bunlar, kırık bölgesinde ağrı ve acı, şişlik, anormal hareketlilik, kemik gıcırtısı gibi ayırt edici sesler, biçim bozukluğu ve işlev kaybı ya da zayıflığıdır.

Kol Kırıkları

Kol kırığı söz konusu olduğunda, dirseğin altında kalan bölümü (önkol) göğüs üzerine kıvırıp bir eşarp ile bağlamak, üst bölümü ise gövdeye doğru, önden ve arkadan birer tahta parçası (ya da katlanarak sertleştirilmiş gazete, dergi vb) arasına alarak sabitleştirip gövdeye bağlamak gerekir. Özellikle çocuklarda sık rastlanan dirsek kırıklarında, koltukaltından parmaklara kadar kolun tümü, tahta parçaları yardımıyla bulunduğu konumda sıkmadan sabitleştirilmelidir. Bilek ve önkol kırıklarını da, kumaşa sarılmış sopalarla sıkmadan hemen sabitleştirmek, elin ayasını aşağı doğru tutarak hastayı bir an önce hastaneye götürmek gerekir. Köprücük kemiği kırığında önkol gövdeye doğru kıvrılır ve boynun arkasından bağlanan üçgen biçimli bir bezle buraya tutturulur. Önkol ile göğsün arasına yumuşak bir madde konur. Kırık bulunan kol, sağlıklı kolun koltukaltından bağlanan bir şeritle sabitleştirilir.

Bacak Kırıkları

    Uyluk kemiği kırığı söz konusu olduğunda, omuzdan ayaklara kadar uzanabilen ve yaklaşık 15 cm genişliğinde bir tahta parçası bulmak gerekir. Tahta parçası, teması yumuşatmak amacıyla bir çarşaf, örtü ya da benzeri bir kumaşla kaplanır. Daha sonra hastanın altına hasar görmüş tarafa yerleştirilip şeritlerle sıkmadan bağlanır; böylece tüm bacak, kalça kemiği ve omurilik sabitleştirilir. Uygun bir tahta bulunamayan durumlarda, hastanın bacakları arasına kıvrılmış bir çarşaf yerleştirilir. Kalçadan ayak bileklerine kadar iki bacak, birbirine şeritlerle (kravat, havlu vb) bağlanır. Dizkapağı kırığında, bacağı kalçadan ayağa kadar olanak varsa kumaşa sarılmış bir tahta parçası ya da sert bir destekle sabitleştirmelidir. Dizden ayağa kadar olan bacak kırıklarında da bacağı kalçadan ayak ucuna uzanan iki tahta parçası arasında sabitleştirmek gerekir. Bu arada bir elle ayağın ucunu öbürüyle de topuğu tutup yavaşça çekerek bacağı düzeltmek yararlı olur. Ayak kemiği ya da parmaklarında kırık olduğunda ayakkabı çıkarılmalı, aşırı ağrı ya da başka bir nedenle çıkarılamıyorsa kesilmelidir. Daha sonra kalın kompresler uygulanır ve ayak sıkılmadan bağlanır. Böylece kırık görece hareketsiz hale getirildikten sonra hasta en yakın hastaneye götürülür.

Omurga Kırıkları

       Omurga kırığı, ilkyardımda en çok sorun oluşturan türdür. Yanlış bir hareket, omurga içinden hareket sinirlerine ve duyulara giden sinir köklerini ya da omuriliği zedeleyerek felce neden olabilir. Boyun omurlarındaki kırıklarda hastayı hareketsiz tutmak çok önemlidir. Hastanın taşınması için en az 4 kişi gereklidir. Hastayı sedyeye ya da kumaş kaplı tahta bir levhaya (en az iki metre uzunluğunda olmalıdır) taşırken bir kişi başı vücut doğrultusunda tutmalı, biri omuzdan, biri kalçaları, öteki de bacakları tutarak kaldırmalıdır. Bu koşullar sağlanamıyorsa, en iyisi cankurtaranı beklemektir. Başın altına hiçbir şey konulmamalı, ama hastaneye gidene değin hareketsiz kalmasını sağlamak için kenarlarına sert ya da yarı sert nesneler (gazete, katlanmış giysiler vb) yerleştirilmelidir. Sırt ve bel kırıklarında da aynı önlemler alınmalıdır. Hasta bulunduğunda sırtüstü durumdaysa, döndürmeden önce tahta levhayı uygulayarak omurgada oluşacak kıvrılmalar önlenmelidir. Bu durumda da doğru hareket etmek olanaksızsa, en iyisi cankurtaranı beklemektir.

Özetle Kırıklarda İlk Yardım

Kırıklara uygulanabilecek ilkyardım öncelikle hastanın sarsılmaması ve hareket ettirilmemesine yönelik olmalıdır. Uygulanan ilkyardım dört grupta toplanır.

 

Hasta sarsılmaz ve kesinlikle hareket ettirilmez.

Kanama varsa durdurulur.

Hasta taşınmadan önce kırık olan bölge tahta gibi sert cisimler kullanılarak hareketsiz-sabit hale getirilir.

Açık kırıkların olması ve kırık uçlarının görülebiliyor olması durumunda        kemik parçalarına kesinlikle dokunulmaz ve bunlar yerleştirilmeye çalışılmaz. Yara üzerine temiz bir gazlı bez kapatılır.

ZEHİRLENMELERDE İLK YARDIM


Zehirli maddelerin vücuda girmesi sonucu ortaya çıkan duruma zehirlenme denir.

1. Zehirlenme Şekilleri

a. Ağız Yolu İle; Gıda zehirlenmeleri, ilaçlarla olan zehirlenmeler, kimyasal madde ile zehirlenmeler, alkol zehirlenmesi.

b. Solunum Yolu İle; Karbonmonoksit zehirlenmeleri, diğer zehirli gazlarla olan zehirlenmeler.

c. Deri Yolu İle; Zehirli gazlar, böcek öldürücü ilaçlarla olan zehirlenmeler, diğer kimyasal maddelerle olan zehirlenmeler.

2. Belirtiler

-Ağızda yanma, özel tat, yutkunma zorluğu, bulantı, kusma, karın ağrısı, karın krampı, ishal, halsizlik, baş ağrısı, baş dönmesi ve terleme,

-Bilinçte değişik derecelerde bozukluk,

-Solunum ve dolaşımda değişik derecelerde bozukluk, hatta durma,

-Önemli durumlarda idrar miktarı azlığı hatta hiç idrara çıkamama,

-Görmede bozukluk, nabızda zayıflama, gözbebeklerinde küçülme, kan basıncında düşme ve havaleler olabilir.

a. Bilinci Yerinde ise;

-Mümkün olduğu kadar çabuk tıbbi yardım isteyiniz:

Bir ambulans (Tel: 112) çağırınız. Zehirlenmenin nedenini biliyorsanız, haber verirken belirtiniz. Ayrıca Zehirlenmelerde Başvurulacak Danışma Merkezini arayabilirsiniz.

-Tıbbi yardım ulaşana kadar hasta yalnız bırakılmamalıdır.

-Kusturarak mide içindekileri boşaltınız.

b. Bilinci Kaybolmuş ise;

-Yan yatırınız.

-Baş ve boyunu arkaya çeviriniz, soluk yolunu açınız.

-Alt çeneyi ve dili öne çekiniz.

-Gerekirse ağızdan ağıza yapay solunum yapınız.

-Kalp durmuşsa kalp masajı uygulayınız.

-Hastaneye gönderiniz.

3. Zehirli mantar, Tütün ve Zehirli Diğer Bitkiler ile Olan zehirlenmelerde İlk yardım

-Ağızdan bol su içirerek sulandırınız.

-Parmağınızı zehirlenenin ağzına sokarak kusturmaya çalışınız. Tırnağınız uzunsa hastanın boğazını yaralayabilirsiniz. Tırnağınızı kesiniz.

-Kusarak çıkarılanı saklayınız. Birlikte hastaneye götürünüz. Böylece zehrin cinsi saptanabilir.

-Zehirli gıdayı aldıktan sonra 3-4 saat geçmişse müshil vererek dışarı atılmasını sağlayınız.

-İki üç yemek kaşığı tıbbi kömürü bir bardak su içinde karıştırarak içiniz. Tıbbi kömür zehirleri bünyesinde tutar.

-Şoku önleyiniz. Hastaneye gönderiniz.

DİKKAT: Genel kural olarak zehirlenen kişiyi kusturmayın; bu kuralın tek istisnası eğer kişi bilinçli ise ve kısa bir süre önce olması "ilaç içimi" söz konusu ise kusturulabilir.

HİPERGLİSEMİDE İLK YARDIM


Açlık kan şekeri normalde 70-110 mg/dl arasındadır. Kan şekerinin normal değerlerin üzerine çıkması hiperglisemi olarak adlandırılır.

Kan şekerini neler yükseltir:

Şeker hastalığının tedavisi için kullandığınız ilaçları veya insülini gerektiği kadar almama veya düzenli kullanmama,Diğer hastalıkların seyrinde (İnfeksiyon hastalıkları, soğuk algınlığı….)

Diyete uymama,
Her zaman yaptığınız egzersiz yapmama,
Şeker yükselten ilaçların kullanımı (Kortizon içeren ilaçlar…)
Almakta olduğunuz tedavinin yeterli gelmemesi, (Haplardan insüline geçmek gerekiyorsa)

Kan şekeri yükselmesinin belirtileri nelerdir?

Her zamankinden daha fazla susama ve su içme,
Her zamankinden daha fazla acıkma ve yemek yeme,
Çok sık idrar yapma,
Gece sık olarak idrar yapmak için uykudan uyanma,
Cildinizde kuruma,
Halsizlik, yorgunluk,
Bulanık görme,
Yaraların geç iyileşmesi,

Ne yapmalı?

Diyetinize ve tedavinize uyun,
Bol sıvı alın,
Kan şekerinizi ve ateşinizi düzenli takip edin,
Kan şekeriniz sürekli yüksek seyrediyor ve hap kullanıyorsanız doktorunuzu arayın, insülin tedavisi başlanması gerekli olabilir, eğer insülin kullanıyorsanız insülin dozlarınızı arttırmanız gerekebilir. Düzelme olmazsa doktorunuza danışın. İnsülininizin bozulmuş olabileceğini de unutmayın.
Ateşiniz varsa doktorunuzun sizi muayene etmesi gerekebilir.

Hiperglisemik Komalar:

Diyabetik Ketoasidoz:

Daha çok Tip 1 diyabetik hastalarda insülin eksikliğine bağlı olarak gelişir. Vücudumuzun başlıca enerji kaynağı olan şeker(glikoz) insülin eksikliğinde hücre içine giremez ve vücudumuzun ihtiyacı olan enerjiyi üretemez. Vücudumuz insülin eksikliğinde enerji olarak yağları ve proteinleri kullanır. Bunun sonucunda vücudumuzda keton cisimleri artar ve idrara geçer, idrarda aseton çıkar. Kan şekeri ve keton cisimleri artışı ile hastanın şuuru giderek bulanır ve tedavi edilmezse koma tablosu oluşur.

Belirtileri:
Çok su içme Her zamankinden daha fazla susama ve su içme,
Mide bulantısı ve kusma,
Çok sık idrar yapma,
Gece sık olarak idrar yapmak için uykudan uyanma,
Karın ağrısı,
Cildinizde kuruma,
Halsizlik, yorgunluk,
Bulanık görme,
Hızlı ve derin soluk alıp verme,B Nefesinizin çürük elma (aseton) kokması,

Nasıl tedavi edilir? Kan şekeriniz yüksek ve idrarda keton varsa mutlaka doktorunuza haber veriniz veya en yakın acil servise başvurunuz. Bu kendi başına tedavi edebileceğiniz bir durum değildir!

HİPOGLİSEMİDE İLK YARDIM

Kan şekerinin normal değerlerin altına düşmesidir. Başka sağlık problemi olmayan diyabetikler için kan şekerinin 70 mg/dl'nin altına inmesidir. Kan şekerinin hedef kan şekeri değerlerinin altına inmesi arzu edilmez.

Hipoglisemi

  İnsülin veya şeker düşürücü hapların dozlarının fazla uygulanmasına bağlı,

  Düzenli olarak alınması gereken öğünlerin yeterince veya hiç alınmamasına bağlı,

  Egzersiz sırasında ve sonrasında yapılan egzersizin arttırdığı enerji ihtiyacını dengeleyecek kadar ek gıda alınmamasına bağlı (egzersizin enerji tüketimini arttırıcı etkisinin 8-10 saat devam edeceğini ve bu dönemde alınan gıda miktarının arttırılması ve insülin dozunun azaltılması gerektiği unutulmamalıdır.)

  İshal veya diğer eşlik eden besinlerin barsaktan emilmesini azaltan sağlık problemlerine bağlı, olarak ortaya çıkabilir.

Hipogliseminin Belirtileri Nelerdir:

Kan şekeriniz düştüğünde (70 mg/dl'den daha az ise) vücudunuz çoğu zaman sinyal verecektir, ancak vücudunuzun şekeriniz düştüğnde sinyal vermeyebileceğini de unutmayın.

Sinirlilik,
Titreme,
Yorgunluk,
Açlık hissi,
Soğuk terleme,
Baş ağrısı,
Bulanık görme,
Çarpıntı,
Dikkatinizi toplayamama, sizin fark edebileceğiniz belirtilerdir.

Hipoglisemide çevrenizdekiler sizdeki aşağıdaki değişiklikleri fark edebilirler, bunları genellikle siz fark edemezsiniz.

Huzursuzluk,
Genelde sakin bir insansanız saldırgan davranışlar; sinirli, saldırgan bir insansanız sakin bir hale bürünmeniz, gibi karakter değişiklikleri, Dalgınlık,
Solukluk,
Saçma konuşmalar,
Uyku hali,
Uykudan uyandırılama,
Bayılma,

Bu belirtilerden herhangi biri varsa kan şekerinizi ölçün, eğer kan şekerinizi ölçme imkanınız yoksa şekeriniz düştüğünü varsayarak ilave besin alabilirsiniz. Ancak belirtilerin yanıltıcı olabileceğini asla unutmayın.

Ne yapmalı ?

Basit şeker düşmelerinde toplam 10-20 gr karbonhidrat içeren besin almak gereklidir. Bunun yarısını hızla şekeri yükseltecek çay şekeri (3 tane kesme şeker) veya glukoz tabletleri (10 gr, genellikle kutu üzerinde belirtilmiştir) ile, diğer yarısını da bir dilim ekmek içeren bir küçük sandviç ile yapabilirsiniz. Eğer 15 dk içinde kendinizi daha iyi hissetmezseniz aynı miktar besini tekrar alabilirsiniz.

Bazı şekerli besinler: (Her biri yaklaşık 10 gr şeker (karbonhidrat) içerir)

3 kesme şeker
2 tatlı kaşığı toz şeker
1/2 su bardağı meyve suyu
1/2 su bardağı normal kola

Kan şekeriniz bunlara rağmen düşükse doktorunuza veya hemşirenize haber verin. Eğer hiçbirine ulaşamazsanız en yakın acil servise başvurun.

Eğer baygın olarak bulunduysanız ağızdan bir şey verilmemesi gerekir. Acil müdahele gereklidir. Eğer Glukagen mevcutsa şekildeki (şekil veya tarif) gibi hazırlandıktan sonra cilt altına veya kas içine yapılması gerekir. 10-15 dk içinde bir değişiklik olmazsa ikinci Glukagen'i verip 112 no'lu telefondan yardım isteyiniz. Damardan şekerli serum verilmesi ve tıbbi gözlem-müdahale gereklidir. Glukagen ile ayıldıktan sonra hastanın mutlaka doktoruna haber verilmesi gereklidir. Şiddetli hipoglisemi reaksiyonları her zaman doktora bildirilmesi gereken durumlardır.

Yanınızda şeker hastası olduğunuzu belirten, doktorunuzun, ailenizin telefonlarının yazılı olduğu bir kartı taşıyın.

Glukagon: Glukagon kan şekerini yükselten bir hormondur. İnsülin kullanan şeker hastalarının ulaşılabilir bir yerde bulundurmaları gereklidir. Eğer kan şekeriniz ağızdan şekerli besinler almanıza izin vermeyecek kadar düştü ise glukagon içeren Glukagen adlı ilacın kullanılması gereklidir. Bu insülin gibi iğne olarak yapılan ve 10-15 dk'da kan şekeri yükselticiş etkisini göreceğiniz bir ilaçtır. Baygın durumda arkadaşlarınızın, iş arkadaşlarınızın, ailenizin nasıl glukagen kullanılacağını bilmeleri çok önemlidir. Şeker düşüklüğünden bayıldığınızda glukagen'in yapılması hastaneye gitmeden ayılmanızı ve ağızdan ilave şeker almanızı bu sayede tamamen düzelmenizi sağlayabilir.

 

Önemli:

Hipoglisemi düzeldikten sonra bu olayın niçin meydana geldiğini kendi kendinize sorun, geçerli bir neden bulamazsanız ilaç dozlarının azaltılması için mutlaka doktorunuza danışın.

SARA (EPİLEPSİ) NÖBETİ'NDE İLK YARDIM

Hemen hepimiz sokak ve caddelerde, kalabalık ortamlarda veya iş yerlerimizde aniden yere düşen, vücudunda yaygın kasılma ve titremeler gözlenen, ağzından tükürük benzeri köpüklü salgılar çıkaran kişiler görmüşüzdür.

Böyle kişilerin etrafında biriken insanların konuşmalarından anladığımız kadarıyla, ortada sara nöbeti geçiren birisi vardır.

Gerçekte sara dediğimiz rahatsızlık, tıp diliyle epilepsi adı verilen beyindeki sinir hücrelerinden bir bölümünün diğerleri ile koordineli olarak çalışmayarak kendiliklerinden bir takım uyarılar üretmeleri sonucu oluşan bir sinir sistemi hastalığıdır.

Epilepsi nöbetleri esnasında, merkezi sinir sistemindeki koordinasyon bozukluğu nedeniyle bir takım organlar istemsiz olarak fonksiyon gösterirler. Kol ve bacaklarda kasılmalar, çene kaslarında kasılma gelişebilir. Buna bağlı olarak kişi dilini ısırabilir, solunuma yardımcı kaslardaki kasılmalar soluk alma vermede düzensizlik yaratır, idrar tutmayı sağlayan kaslarda gevşeme oluştuğu için idrar kaçırma gözükür. Bilinç kaybolur ve buna bağlı olarak her türlü bilinçli algı kapanır.

Bu durumdaki bir kişinin karşı karşıya olduğu en büyük tehlike, hava yolunda gelişebilecek bir tıkanma yüzünden solunum durması ve kasılmalar sırsındaki istemsiz kas hareketleri yüzünden vücuttaki hareketli organlarda yaralanmalar meydana gelmesidir.

Nöbet geçiren kişiyi bu tehlikelerden korumak için;

1- Hava yolunu, başı alından geriye bastırarak açık tutmak,
2- Eğer çene kaslarındaki kasılma yüzünden çenesi kilitlenip kapanmadıysa ağız çene içine sert olmayan bir cisim sokmak, (rulo haline getirilmiş kumaş havlu gibi)
3- Başını yere çarpmasını engellemek için diğer el ile sabit tutmaya çalışmak,
4- Etraftaki kesici delici cisimleri uzaklaştırarak kol ve bacaklarını yaralamasını önlemek gereklidir.

Epilepsi nöbeti başladığı gibi kendiliğinden sonlanır. Nöbet sonrası kişi gevşemiş ve bilinci bulanık halde olur. Bazı durumlarda uykuya  bile dalabilir. Nöbet bittikten sonra kişiyi en yakın sağlık kurumuna götürmek veya 112’ yi arayarak sağlık ekibinin olay yerine gelmesini sağlamak doğru bir davranıştır.

Bu tür olaylarda, etrafta toplanan insanların nöbet geçiren kişinin ağzına kaşık, anahtarlık, tahta cisimler sokmaya çalışması, soğan koklatması,  kişiyi suyla ıslatması, kol ve bacaklarına bastırarak kasılmaları önlemeye çalışması sık karşılaşılan ama hiçbir faydası olmayan hatalı davranışlardır.

Bu tür yaklaşımları engellemek bile nöbet geçiren kişiye daha fazla yarar sağlayacaktır.


DEKOMPRESYON (VURGUN) HASTALIĞINDA İLK YARDIM


Henry Gaz Kanunu uyarınca bir gazın sıvılarda çözünürlüğü o gazın parsiyel basıncı ile orantılıdır. Dalış sırasında dipte yüksek parsiyel basınçta solunan nitrojen, beden sıvı ve dokularında zamana bağlı olarak çözünür. Dipten yukarıya gelirken olduğu gibi basınç azaldığında ise dokulardaki çözünmüş gazın parsiyel basıncı daha fazla olacağından geri çözünme ile normal solunumla dışarıya atılır. Geri çözünme sırasında belli bir kritik değer aşılırsa çözünmüş nitrojen daha beden içindeyken serbest kabarcık durumuna geçer. Bunlardan intravasküler olanlar ikincil pıhtılaşma faktörlerini de harekete geçirerek tıkanmalara, ekstravasüler olanlar ise doku yıkımlarına yol açarlar.

Dekompresyon hastalığı birçok sistemi ilgilendiren bir hastalıktır. Deri ve/ya da kas iskelet sistemini tutan hafif tipten, sinir sistemi, iç kulak, sindirim sistemi, üriner sistem vb. tutan ağır tipe kadar değişebilir.

Nitrojenin yağda çözünürlüğünün yüksek oluşu nedeniyle MSS tutulumu sıktır. En sık tutulan sinir sistemi bölgesi medulla spinalisin torakal segmentleridir.

Lezyonlar yama tarzında olduğundan segmentlerin altında kalan bölgelerde birçok değişken belirti bulunabilir.

Venöz dolaşımdaki kabarcıkların çoğu akciğerlerde filtre edildiğinden akciğer tutulumu az ya da çok her olguda bulunur.

Dekompresyon hastalığının ilk basamak tedavisi :

Hastalık tanınır tanınmaz medikal tedaviye başlanılmalıdır. Su içinde rekompresyon tedavisinin kesinlikle UYGULANMAMALIDIR. Dekompresyon hastalığının tek tedavisi basınç odalarında uzman kişilerce uygulanacak olan Rekompresyon tedavisidir. Hasta en kısa zamanda basınç odası bulunan bir merkeze transfer edilmelidir. Hasta sevk edilmeden önce bu merkezlerle görüşmek yararlı olacaktır. Hasta basınç odasına ne kadar erken ulaşırsa o kadar az sekel ortaya çıkar. Bu nedenle kabin içi basınç ayarı yapabilen bir uçak ya da alçak uçuş yapabilen bir helikopterle taşıma en uygundur. Uçak pilotundan kabin içi basıncını maksimum 1600 feet’te tutması istenebilir. Ayrıca hasta taşıma sırasında uçakta bulunan oksijeni de kullanabilir

1. % 100 Oksijen Solunumu: Nazal oksijen solunumu kullanıldığında oksijen % 40'ın üzerine çıkmaz. Bu nedenle ya istem valvli bir yüz maskesi ya da bu yoksa hastanın başını içine alacak bir oksijen çadırı kullanabilir. Oksijen uygulamasına her bir saat için 10 dakika ara verilebilir.

2. İntravasküler Sıvı Tedavisi: 500 cc düşük moleküler ağırlıklı dekstran ile başlamak ve idame tedavinin ringer laktat ya da dengeli elektrolit solüsyonlarıyla sürdürülmesi en uygun seçenektir. Bilinci yerinde hastalar ağızdan bol sıvı almalıdır.

3. Steroid: Antiödem etki için ilk üç gün içinde steroid başlanılmalıdır. İlk doz 8 mg IV sonraki dozlar 4 mg İM deksametazon olarak uygulanmalıdır.

4. Aspirin: Antikoagülan etki için 2 x 40 mg aspirin tedavisi uygundur.

5. Gerekirse üriner kateterizasyon, geniş spekturumlu bir antibiyotik ve B vitamin kompleksi başlanabilir.


Basınç Odası Bulunan Merkezler

Gölcük Deniz Hastanesi,Deniz ve Sualtı Hekimliği Servisi, Gölcük /Kocaeli Tel :  0 262 4146799

GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi, Deniz ve Sualtı Hekimliği Anabilim Dalı, Kadıköy, İstanbul, Tel: 0 216 345 02 95

Çubuklu Kurtarma Sualtı Komutanlığı /İstanbul,Tel: 0 216 322 25 80

İstanbul Tıp Fakültesi, Deniz ve Sualtı Hekimliği Anabilim Dalı, Çapa, İstanbul, 24 saat Tel: 0 212 531 35 44, Faks: 0 212 531 18 17

Süngercilik Araştırma ve Uygulama Merkezi, Bodrum, Muğla, Tel: 0 252 316 24 91, Faks: 0 252 316 24 92

BAROTRAVMALARDA İLK YARDIM

     Kulağın hava dolu boşlukları dalgıcın gerek dalma gerekse çıkması sırasında oluşan basınç değişikliklerinden çok etkilenirler.Böylece oluşan basınç travmalarına barotravma adı verilir


DIŞ KULAK YOLU (DKY) BAROTRAVMASI :

       
Dalgıcın dalması sırasında oluşabilen bir kulak barotravması türüdür.     Dalgıçta kulak tıkacı veya buşon ile kulak zarı arasında oluşan havalı sahadan kaynaklanır.Alçalış sırasında bu havalı boşluktaki gaz küçülür.Bunun sonucu olarak DKY cildi ve kulak zarının epitel tabakasında hemorajik büller meydana gelir.

Dalış sırasında, DKY'ndaki hava yerini suya bırakır.Orta kulak basıncı, çevre su basıncına eşit tutulursa(eşitleme), hiçbir sorun yaşanmaz.Buna karşın, dalgıcın DKY'nu tıkayan bir tıkaç(serümen veya silikon) olduğunda veya dalgıcın DKY girişini kapatan çok sıkı bir başlık giymesi durumunda, DKY'nda, tıkaç ile kulak zarı arasında, ventile edilemeyen bir hava cebi oluşmasına yolaçar.Bu durumlarda, dalgıcın alçalması sırasında, dış ortam basıncı arttıkça tıkaca dışarıdan gelen basınç artar.Diğer yandan SCUBA

(Self Controlled Underwater Breathing Apparatus) Bağımsız kontrollu sualtı soluma aygıtı) solunumunda çevre basıncına paralel olarak artan ağız ve burun boşluklarındaki hava basıncı, östaki borusundan geçerek ortakulak basıncını arttırır.Buna karşın arada hapis kalan hava cebinin basıncı, hala yüzeydeki basınç kadardır.Dış yandaki tıkaç sert olduğundan sabit kalır, iç yandaki kulak zarı ortakulakta artan basınç sebebiyle dışa doğru itilir. Zarda ağrı, kanama ve perforasyon gelişebilir.Bu durum 2m.(=6.5 feet) derinlikte oluşabilir.Aynı dalgıçta, eğer östaki borusu da tıkalı ise dış ortam basıncındaki artış, dışkulak yolu girişine kısıtlı kalır.Östaki borusu tıkalı olduğundan ortakulak basıncı artamaz.Bu durumda dışkulak yolundaki tıkaç içeri doğru itilir ve aradaki hava cebi sıkışarak kulak zarını içe doğru iter: yırtımasına sebep olabilir.  

  Bu sebeple dışkulak yolunda etkin serümen veya silikon tıkacı, DKY'nda enfeksiyona bağlı belirgin ödem, konjenital-akkiz stenoz-atrezi, etkin ekzostoz gibi durumlarda sorun giderilene kadar dalgıca dalış izini verilmemelidir.

 

ORTAKULAK BAROTRAVMASI (BAROTİTİS)  :

  
    Normal bir ortakulakta çevre basıncına eşit bir basınç vardır.Normal populasyonun %38'inde orta geçirgen tuba, %30'unda geçirgenliği bozuk tuba görülmektedir.Normal atmosferik şartlarda yaşayanlar için fazla değer taşımayan bu durum dalışta önem kazanmaktadır.

     Dalış sırasında, dalgıcın alçalma ve yükselmelerinde değişen çevre basıncına uyum sağlamak üzere ortakulaktaki basıncı eşitlemenin tek yolu östaki borusudur.Östaki borusunun nazofarenks tarafındaki ağzı normalde kapalıdır.Östaki borusu, nazofarenkste basınç artması olursa veya yutkunma, çiğneme ve esneme gibi hareketlerle açılır.

     Sualtında ortaya çıkan basınç farkı fazladır.Dalışın alçalma aşamasında östaki borusu valv şeklinde çalışır ve basınç arttıkça kapalı kalır.Ağrı ortaya çıkmadan, erken eşitleme yapılması gerekir.Aksi durumda, ilk metrede 50 mmHg. basınç farkı oluşur, dalıcı kulağında basınç ve ağrı hisseder.İki kulak arasında eşitleme farkı varsa vertigo da hissedebilir (Alternobarik vertigo).Oluşan basınç travmasına "ortakulak barotravması" ya da "ortakulak sıkışması" (middle ear squeeze) adı verilir.Dalış sırasında östaki borusu tıkalı ise bu sorun ilk birkaç metrede oluşur.Çünkü Boyle kanununa göre gaz hacmi değişikliklerinin en çok etkili olduğu derinlikler yüzeye en yakın olan derinliklerdir.Ortakulak basıncı ile çevre basıncı farkı birden 80-120 mmHg. basınç farkını bulursa "kilitlenme" etkisi olur, östaki borusu hiç açılamaz.Bu durumda tekrar yükselip eşitleme yapılması gerekir.Basınç farkı 100-500 mmHg. kadar olursa ( 1.5 ila 7 m.derinlik ) kulak zarında rüptür meydana gelebilir.


     Dalışın yükselme aşamasında ortakulağın hava hacmi arttığından, östaki borusu kolay açılır ve böylece hava tahliye olur.Östaki borusunun açılmadığı durumlarda, dalgıç yükseldikçe ortakulak basıncı artar ve "ortakulak ters barotravması" (=reverse squeeze) oluşur.Dalgıç ağrı, baş dönmesi, kulakta tıkanıklık hissedebilir.Tekrar alçalıp kademeli yükselmeli ve Toynbee manevrası uygulamalıdır.


Barotitis bulguları :

     Ortakulak barotravmasında kulakta şiddetli ağrı, kulak tıkanıklığı, basınç farkına bağlı başdönmesi (alternobarik vertigo) gibi şikayetler oluşabilir.Basınç azalması devam ettiği taktirde önce manibrium mallei üzerinden başlamak üzere daha sonra tüm kulak zarına yayılan hiperemi meydana gelir.Bunu hemorajik büllerin oluşumu takip eder.Ortakulaktaki düşük basınç vantuz mekanizmasıyla ortakulak mukozasında ödem oluşturur, submüköz hemoraji gözlenir.Takiben, ortakulak boşluğunda seröz veya hemorajik eksuda meydana gelir.Eksuda ortakulaktaki negatif basıncı dengelemek için basınç miktarına göre az veya çok olabilir.Tuba açılır ve basınç dengelemesi olursa eksuda kaybolur.Hekimin muayenesinde kulak zarında kızarıklık, hemotimpanum bulguları ya da kulak zarı perforasyonu görülebilir.Dalış sırasında oluşabilecek perforasyonun bir başka sakıncası da, ortakulağa kaçacak suyun kalorik irritasyonuna bağlı vertigodur.Hayatı tehdit edici olabilir.

     Üst solunum yolu enfeksiyonları, nezle, grip: burnun akıntı tıkanıklıkla seyreden hastalıkları, allerjik rinit, nasal polip, konka hipertrofisi,septum deviasyonu, nazofarenks karsinomu, vb. nedenler östaki borusu sorunu oluşturarak barotravmayı kolaylaştırıcı rol oynarlar.Bu gibi durumlarda dalış yasaklanmalıdır.


Eşitleme Teknikleri :

     Dalışın değişik safhalarında, değişen çevre basıncına uygun olarak ortakulak hava basıncının da değişmesi ve çevre basıncına eşitlenmesi gerekir.İnsanlarda, karadaki irtifa şartlarında, çok yavaş alçalma ve yükselmelerde doğal olarak oluşabilen bu eşitlenme, dalış şartlarında sıklıkla oluşmaz ve bazı manevralarla bu eşitlemeyi gerçekleştirmek gerekir.


Valsalva manevrası :

     Ağız ve burun kapalıyken dışa nefes vermeye çalışmak tarzında tarif edilebilir.Bu durumda dışa çıkamayan hava östaki borusu yoluyla ortakulağa gidecektir.

Frenzel manevrası :

     Ağız ve burun kapalıyken dil kökünü yumuşak damağa doğru iterek ve ağız tabanındaki kasları kasarak genizdeki havayı östaki borusu yoluyla ortakulağa yollamak şeklinde tarif edilebilir.

Edmonds tekniği :

     Valsalva ya da Frenzel manevralarını yaparken alt çeneyi öne doğru çıkartmak esasına dayanır.


Toynbee manevrası :

     Ağız ve burun kapalıyken yutkunmak olarak tarif edilebilir.

Lowry tekniği :

     Yutkunma ile aynı anda Valsalva yapma esasına dayanır.

Dalıcılıkta barotitis profilaksisi :

     Dalgıçlar sıklıkla Valsalva manevrasını kullanırlar.Ancak bu aşırı zorlamalı bir tekniktir.Kulak zarında ve iç kulakta tahribata yol açabilir.Alçalmada kullanılabilecek en iyi teknik Frenzel manevrası ve buna ek olabilecek Edmonds tekniğidir.Valsalva manevrası son çare olarak kullanılmalıdır.Yükselmede daha çok Toynbee manevrası yararlı olacaktır.

     Eşitleme sorunu olan dalgıçlar, ayaklar aşağıda dik olarak alçalma ile sorunu azaltabilirler.Böylece, hava östaki borusundan daha yukarıda olan ortakulağa kendiliğinden daha kolay gidebilir: ayrıca venöz konjesyon da önlenmiş olur.Ayrıca, eşitlemeyi dalışın hemen başlangıcında, kulakta ağrı hissetmeden ve sık sık yapmak daha yararlıdır.Böylece "kilitlenme" etkisinden kaçınılmış olur.

 

Dalıcılarda barotitis tedavisi :

Antibiyotik (klinik tabloya göre) , antienflamatuar, mukolitik, psödoefedrin, dekonjestan burun damlası ve sıcak tatbikatı önerilir.

Ortakulakta serözite varsa ve tıbbi tedaviyle giderilemiyorsa parasentez yapılabilir.

Dalışa tuba fonksiyonları normale gelinceye kadar izin verilmez.

Kronik tuba disfonksiyonlarında ventilasyon tüpü yerleştirilebilir.Bu durumda dalış yasaklanır.

Kronik barosinüzitlerin tedavisi cerrahidir.Bunun için fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi tatbik edilir.Kesinlikle konvansiyonel sinüs cerrahisi ( Caldwell-Luc vb.gibi ) yöntemleri tavsiye edilmemelidir.

Medikal tedavi sırasında unutulmaması gereken, bir dalgıç için çok yararlı olan bir ilacın, bir diğerinde yan etki yapabileceğidir.Bu özellikle, antihistaminik sınıfı ilaçlar için çok belirgindir.Kişide, aşırı uyku halinden, aşırı uyarılırlığa kadar çok değişik etkiler yapabilir.Bu da dalgıcın derindeki yargı yeteneğini etkiliyerek hayati problemlere yol açabilir.Dekonjestan ilaçlar ise taşikardi ve hipertansif ataklara sebep olabilirler.Dolayısıyla, hiç bir dalgıca, daha önceden kullanmadığı, hiç bir antihistaminik-antiallerjik ve sistemik dekonjestan ilaç dalıştan önce kullandırılmamalıdır.Bu ilaçların yan etkilerini, en az bir gün önceden deneyip, su altında yan etki oluşturmayacağından emin olunmalıdır.   

 

İÇ KULAK BAROTRAVMASI :


     İç kulak hava ihtiva eden bir organ olmamasına rağmen dalış sırasında zarar görebilir.İç kulak barotravması, ortakulak barotravmasına bağlı olarak gelişebilen bir tablodur.Ortakulakta oluşan basınç ile iç kulakta kanamalar yuvarlak veya oval pencerede yırtılmalar ortaya çıkabilir.

     Böyle gelişen bir tabloda: işitme kaybı, baş dönmesi, bulantı, kusma ve çınlama görülebilir.

     Böyle bir durumda ilk yapılacak iş dalgıcın baş hafif yüksek durumda yatak istirahatine alınması ve basınç arttırıcı manevraların ( sümkürme,ıkınma,öksürme ve eşitleme gibi ) yasaklanmasıdır.Kulağın basit bir otoskop ile muayenesi dış kulak yolundan ve ortakulaktan kaynaklanan problemleri ayırt etmekte yararlı olacaktır.İç kulak barotravmasında genellikle kulak zarında anormal bulguya rastlanmaz. Yine, basit bir diapozon ile muayenede işitme kaybının ortakulak ya da iç kulak belirlenebilecektir.

     Bu muayene bulguları acil bir tedavinin başlatılması için yeterlidir.Tedavide, vazoregülatör ve vazodilatatörler, histamin preparatları ve kortizon türevleri kullanılabilir. Bunlara ek olarak hastaya karbojen ( % 95 oksijen ve % 5 karbondioksit ) solutulması da yararlı olacaktır.


Yuvarlak pencere rüptürü  :

  Dalışlarda, alçalma sırasında östaki borusu kapalı ise, ortakulak boşluğundaki basınç eşitlenemeyecektir.Bu durumda, dış kulak yolunda artan basınç, kulak kemikçikleri yoluyla iç kulağa iletilecek ve böylece artan iç kulak basıncı nedeniyle yuvarlak pencerede ortakulak yönüne (eksploziv) bir yırtılma oluşabilecektir.Yükselme sırasında östaki borusu kapalı ise, ortakulak boşluğundaki basınç eşitlenemeyip yükselme sırasında genişleme ile giderek artacak ve yuvarlak pencerede iç kulak yönüne (imploziv) bir yırtılma oluşabilecektir.

     Zorlu valsalva manevrası da, kulak zarında yırtılma yapabileceği gibi, yuvarlak pencerede de yırtılmalara yol açabilir.


İç kulak barotravmasında tedavi :

Kesin yatak istirahati ( baş yüksek pozisyonda )

Dalış yasağı

Basınç arttırıcı manevraların yasağı

Medikal ajan olarak steroid verilmesi ve karbojen solunumu

Rüptür tanısı kesinleştiğinde timpanotomi ve fistül tamiri

 

İç kulak dekompresyon hastalığı ile ayırıcı tanı :

İç kulak dekompresyon hastalığı bir barotravma türü olmayıp iç kulak sıvılarında ve kan dolaşımında gaz kabarcıklarının oluşturduğu bir tıkanma ( emboli ) sorunudur.Bu durumda da işitme kaybı, çınlama ve baş dönmesi oluşabileceğinden bu tablo iç kulak barotravması ya da yuvarlak pencere rüptürü ile karışabilir.

Burada hekim karar verirken, KBB muayene bulgularına ek olarak dalış profilinin özelliklerinden, son 12 saatteki dalış sayısından, yüzey zamanlarından, kullanılan gaz karışımından, dekompresyonun ihmal edilme ihtimalinden, bulguların ortaya çıkış zamanından ve dekompresyon hastalığına eşlik edebilecek diğer nörolojik bulgulardan yararlanır.

Bilinmesi gereken çok önemli bir konu da, iç kulak dekompresyon hastalığında basınç odası (rekompresyon) tedavisi şart iken, iç kulak barotravması ve yuvarlak pencere rüptüründe basınç odasının yasak olmasıdır.


ALTERNOBARİK  VERTİGO  :

     Atmosferik basınç değişikliğine bağlı olarak ortakulak içerisindeki gazların genişlemesiyle bazı duyarlı kişilerde meydana gelen ani ve kısa süreli vertigodur.İşitme kaybı ya da tinnitus eşlik etmez. Mutlak basınçta oluşan küçük değişikliklere, her iki kulak arasındaki ufak eşitleme farklarına, ya da her iki vestibül fonksiyonunun eşit olmamasına bağlı olarak ortaya çıkabilir.

     Dalışa bağlı vertigolar arasında en sık görülenidir.Yaşlı dalgıçlarda daha sık görülür.Bazı dalgıçlarda her dalışta, özellikle yükselme aşamasında spontan ve kısa süreli olarak oluşabilir.Yirmi-otuz saniye durmak ile veya Toynbee manevrası ile sonlanır.

 

PARANAZAL  SİNÜS BAROTRAVMASI :

 

     Sağlıklı dalıcıda sinüslerin eşitlenmesi kulakların eşitlenmesi ile paralel seyreder.Özel bir davranışa gerek yoktur.Sinüslerde ventilasyon problemi olduğunda ise, tuba östaki yetersizliğinde kulaklarda oluşan sorunların benzeri paranazal sinüslerde meydana gelir.Paranazal sinüsler kulaklara oranla barotravmadan daha az etkilenir.Fakat havalanma bozulduğu takdirde sinüs içerisinde hava kapalı kalır. Sıklık sırasıyla frontal, etmoid ve maksiller sinüslerde barotravma görülür.

     Dalış sırasında sinüs sıkışmasına bağlı ağrı olabileceği gibi, genelde dalış sonunda burundan kan veya kanlı salgı gelmesi tipiktir. Bunlar dalışın alçalma aşamasında sinüs mukozasında negatif basınca bağlı ödem ve kanama olmasına ve dalışın yükselme aşamasında sinüsteki havanın tekrar genişlemesi sonucunda yüzeye çıkışta bu kanlı sıvıların ejeksiyonuna bağlıdır.

 

FASİYAL  MASKE  BAROTRAVMASI  :

 

    Dalış maskesinin yüzde yaptığı barotravmadır.Alçalma aşamasında artan hidrostatik basınç maskeyi  yüze doğru bastırır.Yüzde maske izi, şişme, morarma, gözlerde kanlanma ve ödem görülebilir.Kendiliğinden geçer.Tecrübeli dalgıçlarda görülmez.Oluşmaması için, dalgıcın burundan maske içine uygun miktarda hava vererek derinliğe bağlı olarak meydana gelecek aşırı sıkışmayı önlemesi gerekir.

 

FASİYAL  SİNİR  BAROTRAVMASI  :

 

     Dalış basıncına bağlı olarak fasiyal sinirde geçici ve tekrarlayan paraliziler bildirilmiştir.


BAROTRAVMA DIŞI KULAK SORUNLARINDA İLK YARDIM


 Dış Kulak Yolu Enfeksiyonları :

Sık suya giren insanlarda görüldüğü gibi, dalgıçlarda da sık rastlanan bir problemdir.Dış kulak yolu temizliği veya kurulaması için pamuklu çubuklar kullanılması sorunu arttırır.Bulgu olarak kulakta ağrı, dış kulak yolunun ıslak veya akıntılı olması, kulakta tıkanıklık hissi ve / veya aurikulaya dokunmakla ağrı tipiktir.Tedavisinde bir KBB uzmanının muayenesiyle sorunun boyutlarının belirlenmesi, dış kulak yolunun aspirasyonu, uygun ilaç ve pansumanların uygulanması yeterlidir.Dış kulak yolunun anatomik olarak ya da dış kulak yolu cildinin histolojik olarak bazı özellikleri, sorunun bazı kişilerde, tekrarlanmasına yol açabilir.Alınacak önlemler şunlar olabilir .

     1-Suya her giriş öncesi asetik asidin, alüminyum asetat solusyonundaki  % 2 'lik çözeltisinin dış kulak yoluna uygulanması ( pseudomonas aeroginosa'ya etkisi net olarak gösterilmiştir.)

     2-Suya girmeden önce dış kulak yolu cildine koruyucu olarak, silicone yağı veya silicone spray uygulanması

     3-Sudan çıktıktan sonra dış kulak yolunun asidifiye alkol solusyonu ile doldurulup 3 dakika bekletilmesi

     4-Sudan çıktıktan sonra dış kulak yolunun kurutulması için aşağıdaki  REUTERS  YÖNTEMİ'nin uygulanması önerilir.

 

Deniz ve havuz sonrası dış kulak yolu kurutulması için

     Reuters  Yöntemi :

     a- 150 cc.lik bir şişeye 1 çorba kaşığı beyaz sirke koyup, üzeri  % 70'lik izopropil alkol ile doldurulur.

     b- Bu karışım "bain-marie" usulüyle, sıcak bir su içinde şişeyle ısıtılır.( 37 santigrad derecede)

     c- Hasta bir yanına yatırılıp üstte kalan kulak yolu bu karışımla doldurulur ve  2-3 dakika bekletilir.

     d- Kulak bir havlu ya da peçete ile kapatılır ve hasta ters yanına yatırılıp bu karışımın dışarı gelip emilmesi sağlanır.

     e- Aynı işlem diğer kulak için uygulanır.

     f- Alkollü karışım kulakta hafif bir yanma hissi yapabilir, bu normaldir.Eğer yanma şiddetli ise veya ağrı varsa, dış kulak yolu cildinin zedelenmiş olduğunu gösterir ve bir ikaz işaretidir : 48 saat suya girmemek gerekir.Bu süre sonunda, yöntem tekrar edilir.Yanma yoksa suya girilebilir.

     Progressif  işitme  kaybı :

     Profesyonel ya da çok sayıda dalışı olan dalgıçlarda sensörinöral işitme kayıplarının normal populasyona göre daha fazla olduğu yönünde bilgiler vardır.Bununla birlikte kazalar dışında uzun süreli sportif scuba dalışların sağırlık oluşturmadığına dair kısıtlı sayıda literatür mevcutsa da, dalış aktivitesinin işitme sistemi üzerine zararlı etkileri olabileceği bilinmeli ve işitme kaybı bulunanlara açıklanmalıdır.Dalgıçlarda işitmenin bozulması barotravma yanında, iç kulak dekompresyon hastalığı ve basınca bağlı koklear dejenerasyon ile de açıklanabilir.Bu sebeple özellikle çok dalış yapanların düzenli olarak odyometrik takipleri gerekir.İlerleyen iç kulak tipi işitme kaybı tesbit edilirse hekim dalışı yasaklamalıdır.

     Bir kulağı işitme kayıplı olup, diğer kulağı ile işitenlere, işitmenin kötüleşebileceği konusundaki riskler anlatılmalıdır.İşitmeleri normal olsa bile, sonar operatörleri, müzisyenler, pilotlar vb.gibi meslekleri işitme düzeyi ile yakından ilgili olanlar bu açıdan özellikle uyarılmalıdır.Bu kişilerin, bu spora başlamadan önce, olması muhtemel bir işitme kaybının, kendi iş ve sosyal yaşantılarına getirebileceği olumsuz durum hatırlatılmalıdır.


     İç  kulak dekompresyon hastalığı  :

     Nadir görülen bir emboli şeklidir.Azot kabarcıklarının iç kulak besleyici damarlarından birini tıkaması ile ortaya çıkar.Büyük damarları tıkayamayacak kadar küçük kabarcıklar bazen küçük damarları tıkayabilir ve sensörinöral işitme kaybı, tinnitus ve vertigo ile kendini belli eder.Bazen vertigo eşlik etmeyebilir.Bu tablodan şüphelendirecek özellikler : şikayetlerin dalış sırasında değil de su yüzüne çıktıktan sonra başlaması ve progressif seyretmesidir.Yuvarlak pencere rüptürü ile çok karışabilir. Barotravmatik bir patoloji olmadığından otoskopik ve timpanometrik bulgular normaldir.       

 

ACİL DİŞ VE DİŞETİ HASTALIKLARINDA İLK YARDIM

Akut pulpitis

Derin ve uzun süreli diş çürükleri nedeniyle ani başlayan yoğun ve patlayıcı ağrı ile karakterizedir. Zamanmla ağrı pulsatil bir hal alır. Ağrı kesici veya antibiyotik tedavisine akut cevap alınamaz. Soğuk su ile ağız çalkalanması ağrıyı hafifletir. Tbp. Sb. Tarafından yapılabilecek dental anastezi (Ultracain d/s, ultracain d/s foret) akut ağrıyı 4-6 saat giderir. Devamında diş hekimi tarafından kanal tedavisi ya da diş çekimi uygulanmalıdır. Antibiyoterapide Sultamicilin, Amoklavin, clindamycin, Lincomycin, Amoxicillin grubu ilaçlar kullanılabilir.

Bukkal Apse-Sellülitis

 Subakut bir problemin sonrasında gelişir. Bolge şiş, kızarık, palpasyonda ağrılıdır.periorbital veya submandibular bölgeye yayılabilir. Nadiren hemifacial olarak gözlenir. Acilen IM/IV antibiyoterapi başlanmalıdır. Bunun için aerob/anaerob spektrumlu ilaçlar veya kombinasyonlar kullanılabilir. Sultamiciline IM/IV, Clindamycine 600 mg Im/IV, Pronopen 800.000-Genta 80 mg Im/IV, Sefalosprorin IM/IV (Novacef, Serozef). Hastanın beslenmeside bozulacağı için %10 dextroz içinde verilebilir.

Enfeksiyon kontrolunden sonrakı en kısa zamanda diş hekimi tarafından gerekli tedavisi uygulanmalıdır.

Akut gingivitis ve gingival hemoraji

Herpetik gingivostomatit:Dişetler şişkin, kırmızı, kanamalı yoğun ağrılıdır.Ağır geçirilme ,gribal enfeksiyon sonrası gelişebilir.  Vücut direnci toparlanana kadar Benzidamin HCl/ Klorhexidin içerikli oral gargaralar kullanılabilir.

Gingivitis: Varolan dişeti hastalığı nedeniyle yoğun ağrılı, kanamalı, ağız kokulu ve tat bozukluğu ile karakterizedir. Bu hastalarda Doxicikline (Tetradox) 100 mg ilk 2 gün 2x1, daha sonra 1x1, Klorhexidinli gargaralar 3x1 kullanılabilir.

Travma sonucu dental fraktür

Düşme çarpma sonucu özellikle ön dişlerde fraktür oluşabilir. Eğer fraktür dişin pulpasına uzaksa sıcak-soğuk hassasiyeti yaratır. Ancak pulpayı içine alan kırıklarda dental sinirde açıkta kalacağı için çok yoğun ağrı oluşacaktır. Bunu önlemek için infiltratif anastezi uygulanmalıdır.

Travma sonucu oluşan alveoler fraktür

Travma ile dişli alanda bir ya da iki dişin kaybı ile birlikte alveoler kemik fraktürü oluşabilir. Açık değilse dental anastezi sonrasında el ile düzeltilerek hastanın 7-10 gün yumuşak beslenmesi sağlanmalıdır.

Açık kırık ise ve kırık parçalı ise dental anastezi  altında küçük parçalar ve beslenmeyecek parçalar çıkartılarak yumuşak doku laserasyonları giderilir.Ardından parmak basıncı ile aşveoler şekil verilerek yumuşak dokular 3.0/4.0 ipek sütür ile dikilir.

Devamında uygun antibiyoterapi+klorhexidinli gargara+pansuman+analjezik başlanır.

En kısa zamanada bir diş hekimi tarafından oral ve radyolojik muayenesi yapılır.

Pericoronitis

Çoğunlukla alt yirmi yaş dişi etrafında ağız bakımının yetersiz olduğu durumlarda oluşmaktadır. Yaş grubu nedeniyle genç rütbelilerde ve erlerde daha sıklıkta gözlenmektedir. Ağrı, ödem, çiğneme güçlüğü, kızarıklık, yoğun ağız kokusu ile karakterizedir. Antibiyoterapi, analjezik ve klorhexidinli gargara ile enfeksiyon çözülür. En kısa zamanda diş hekimi tarafından muayene ve tedavi planlaması yapılmalıdır.

Dudak dil ve yumuşak doku yaralanmaları

Travma sonucu dil dudak ve yanakta zedelkenmeler olabilir. Yara çok derin değilseve yara dudakları hareketli değilse  temizliği ardından kontrol altında pansumanları yapılarak sekonder iyileşmesi sağlanır. Yara derin , ya da yara dudakları lasere ve hareketli ise yabancı maddeler ve parçalı beslenmeyecek yumuşak dokular temizlendikten sonra ipek sütür 3.0/4.0 ile dikilir. Postop antibiyoterapi ve pansumanları uygulanır. 

Diş kırıkları (Çürük ya da dolgu nedeniyle)

Kırılan dişin keskin kenarları bir portegü yardımıyla düzeltilebilir.. Kırılma sonucu kavite oluşmuşlsa ve hassasiyet varsa kavite içine pamuk pelet , varsa geçici dolgu maddesi veya çiğnenmiş ve yumuşamış ciklet konularak diş hekimi ile görüşüne dek kavitenin kapalı kalması sağlanabilir. En kısa zamanda diş hekimi değerlendirmelidir. Dolgu kırılması gibi durumlarda da aynı işlemler uygulanabilir.

Oral aftöz lezyonlar

Oral aftlar çok ağrılı ve özellikle yemek sonrası rahatsızlık verici oluşumlardır. Ortalama 7-10 gün içerisinde kendiliğinden düzelirler. İmmün düzensizlik, yoğun stres, malnutrisyon, A vitaminoz, ve bazı hastalıklar (Behçet) recürrent olarak görülebilir. Ve birkaçının birleşmesi ile büyük, derin, ağrılı krater tarzında lezyonlar oluşabilir. Bu durumda oral topikal anastezikler (Dentinox, Anestol) Kenokort Orabase A pomat, Klorhexidinli gargaralar kullanılır. Hastanın baharatlı, ekşi, tuzlu beslenmesi engellenir.

Trismus

Uzun süre enfeksiyon, travma, tek taraflı kullanım akut tempanomandibular eklem hastalıkları v e diskopatilerde gözlenebilir.

Sebep belirlenerek ona göre tedaviyie gidilmelidir. Trismusu gidermek ve hastanın ağrısını azaltmak için başlangıçta IM/IV antiinflamatuar-analjezik ve myorelaksan kullanılabilir. Trismusa bağlı malnutrisyon olacağı için %10 dextroz içinde verilebilir. Devamnında lpkal sıcak uygulaması (termofor ya da pet şişe sıcak su) ve oral tedaviye geçilir. En kısa zamanda diş hekimi tarafından değerlendirilerek uygun tedavi başlanır.

Travma sonrası oluşan çene kemiği kırıkları

Özellikle gemilerde güverteler arası merdivenden düşme ya da çarpma sonucu mandibular fraktur meydana gelmektedir. Oluştuğu bölgeye göre yapılacak işlemler şöyle sıralanabilir.

Sinfiz kırıkları: Mental bölgede sinfizden kırık olur. Kasların çekmesi ile tek taraflı kapanış gözlenebilir. Bazen deplasman yoktur.hastanın dişleri arasında gazlı bez sarılmış abeslang yerleştirilir ve en kısa zamanda hastaneye sevk edilir. 1 ad IM antiinflamatuar ve myorelaksan yapılır. Kanama varsa kontrol edilir.

Parasinfiz kırıklar: Alt premolar bölgede gözlenir. Kırık parçalarda oluştuğu yere göre deplasman olabilir. Kısa parça yukarı doğru hareketlenir hasta ağzını kapatamaz ve ağzından tükürük akar. En kısa  zamanda uygun donanımlı hastaneye sevk edilir.

Angulus kırıkları: angulus mandibulada sıklıkla oluşur. Kırık tarafında okluzyon bozulur. Kapanış sağlam tarafa doğru kayar. Çok ağrılıdır. Hasta çenesini hareket ettiremez. En kısa zamanda uygun donanımlı bir hastaneye sevk edilmelidir.

Kondil kırıkları: Mandibular korpusta problem yoktur. Hasta ağzını açamaz dişler tek yada çift tarafta tam kapanırsa oturur. Kulak önünde yoğun ağrı bazen kulak içinde otoraji olur. Dişler arasında gaz sarılmış bir abeslang koyulur. En kısa zmaanda uygun donanımlı bir hastaneye sevk edilmelidir. IM/IV analjezik- antiinflamatuar ve myorelaksan uygulanır. Damar yolu açılır.

Çene subluksasyonu (Çene çıkması) 

İleri yaşlarda ya da eklem deformasyonu olnalarda zaman zaman karşılaşılan durumdur. Esnerken ()sıklıkla hapşururken veya büyük ısırırken çene çıkar ve hasta o şekilde kalır. Kapatamaz. Ağızdan yoğun salya akışı vardır. Hastanın tam karşısına geçerek 2 adet tampon yardımıyla molar bölgeden tutarak alt çene önce aşağı, sonra geri ve yukarı doğru hareket ettirilir. Hastanın çenesi Barrel bandajı ile 4 gün sarılır fixe edilir. En kısa zamanda diş hekimi tarafından değerlendirilir.


BÖCEK SOKMALARINDA İLK YARDIM


Böcek sokmaları özellikle yaz ve sonbahar başlarında tarlada çalışan, tatil ve piknik yapan insanlar için keyif kaçırıcı bazen de yaşamı tehdit edici bir sorun olmaktadır. Ülkemizde de en önemli böcek sokmaları yaban arısı, eşek arısı ve bal arısı ile ortaya çıkmaktadır.

Böcek sokmalarından sonra yerel reaksiyon, sistemik reaksiyon ve sistemik toksik reaksiyon oluşabilmektedir. Seyrek olarak böcek sokmasından 1 ya da 2 hafta sonra serum hastalığı ya da anafilaksi ortaya çıkabilir

Böcek sokmasından sonra ortaya çıkan reaksiyon kişiden kişiye ve böcekten böceğe değişiklik gösterir. Isırıklar tek tek ya da bir böcek, bir alanda birden çok ısırık yaptığı için gruplar halindedir. Bebekler genellikle reaksiyon göstermezler, küçük çocuklar gecikmiş aşırı duyarlılık reaksiyonu, büyük çocuklar hem gecikmiş, hem hızlı aşırı duyarlılık reaksiyonu gösterirler. Olağan reaksiyon ağrı, şişme ve sokulan bölgede etrafında oluşan renk değişikliğidir.

Bölgenin su ve sabunla yıkanması en basit ve etkili tedavidir, buz uygulanması şişliği ve ağrıyı azaltabilir.

Geniş yerel reaksiyon; sokulan bölgenin çevresindeki geniş bir alanın da etkilenmesi durumudur (örneğin dizden sokulan bir kimsede tüm bacağın şişmesi). Bu durumda tedavi normal reaksiyondaki gibidir. Ancak yakınmaları azaltmak için ağızdan bazı ilaçlar vermek gerekebilir. Bu ilaçlara bir doktorun karar vermesi uygun olur.

Bal arısı soktuktan sonra deri içinde kalan iğneyi çıkartma çabaları daha çok, venomun deri içine sokulması ile sonuçlanmaktadır.

Karınca ile sokulmadan 30-60 dakika sonra yerel kaşıntı ve küçük su toplamış kabarcık (vezikül) ortaya çıkmaktadır. Bunu 8-24 saat sonra püstül oluşumu izler. Karınca sokmasından sonra ikincil enfeksiyonlara engel olmak için bol su ve sabunla yıkanmalı, içi su dolu kabarcık sıkılmamalıdır. Topikal steroidli merhemler ve ağızdan H1 antihistaminikler kaşıntıyı azaltmak için kullanılabilir.

 

Böcek sokması sonrası olan alerjik belirtiler nelerdir?

Böcek sokması olan bölgeden uzakta şişme, kızartı, ürtiker, kaşıntı, kolik şeklinde karın ağrısı, kusma, ishal, göğüste sıkışma hissi, nefes almada zorluk, hırıltılı solunum, at sesi (larinks ödemi bulgusu), dilde şişme olabilir. Bu bulgular, ciddi alerjik reaksiyon ve anafilaksi bulgularıdır ve birkaç dakika içinde ortaya çıkar. Nabzın alınamaması ve kan basıncının düşmesi, bilinç bulanıklığı ve kalp durması yaşamı tehdit eden bulgulardır.

Anafilaksi gelişen her böcek sokması acil tedavisi yapıldıktan sonra alerjiste gönderilmelidir.

Böcek sokmalarından nasıl kaçınabiliriz?

Otların üzerinde açık ayakkabı ve çıplak ayakla yürünmemeli.

Pikniğe, çocuk bahçesine giderken parlak renkli, kol ve bacağı açıkta bırakan giyecekler giyilmemeli.

Yakında uçuşan arı görüldüğünde panik yaratıp, kaçması için saldırıya geçilmemeli (yaban arıları kendilerine saldırıldığında sokmaktadırlar), bir yüzeye yapışmışsa nazikçe kaldırılmalıdır.

Ağzı açık kalmış tatlı içecekler yeniden içilmemelidir.

Çöp tenekelerin ağzı sıkıca kapalı tutulmalıdır.

Ev dışında yenilen yiyeceklerin paketleri sıkıca kapatılmalı, uzun süre ağzı açık bırakılmamalıdır.

Pikniğe, parka giderken tatlı ve bitki kokulu parfümler sıkılmamalıdır.

Evlerin ve arabaların camları kapalı olmalıdır.

Böcek sokmalarında anafilaksi geliştiğinde tedavi nasıl olmalıdır?

Böcek sokmasına bağlı anafilakside tedavi:

ABC (Airway= havayolu açıklığı, Breathing= solunum, Circulation=dolaşım) sağlanması

Bacakların yükseğe kaldırılması,

Sokulan bölgenin üst kısmına turnike uygulanması,

Oksijen desteği sağlanması,

Ayrıca, hastaya uygulanacak ilaçlara bir doktorun karar vermesi gerekir.

Hastalar anafilaksiye yönelik gerekli tedavileri yapıldıktan sonra en az 48 saat gözlem altında tutulmalıdır. Daha önce anafilaksi geçiren bir kişinin yanında her zaman hazır şırınga edilebilir adrenalin bulunmalıdır. Bu preparatlar ülkemizde yoktur. Daha önce anaflaksi geçirmiş hastalar için Türk Eczacılar Birliği ya da firmalar aracılığı ile bu preparatlar sağlanabilmektedir.